Physical Address
Indirizzo: Via Mario Greco 60, Buttigliera Alta, 10090, Torino, Italy
Physical Address
Indirizzo: Via Mario Greco 60, Buttigliera Alta, 10090, Torino, Italy

(İSTANBUL) – Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney, Silivri’de geçirdiği 100’üncü gününde kaleme aldığı mektupta, ailesinden, Beyoğlu’ndaki komşularından ve sürdürdüğü sosyal belediyecilik çalışmalarından uzak kalmanın yarattığı hüznü anlattı. Güney, “Yüreğimizde halk sevgisi, hizmet aşkı ve bitmeyen enerjimizle; en verimli olacağımız zamanda, haksız ve hukuksuz şekilde tutsağız burada. Ama her karanlığın ardından nasıl güneş doğuyorsa; bu esaretin ve zulmün ardından da anamızın ak sütü kadar helal olan hürriyet ve mutluluk günleri gelecek” dedi.
Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney, Silivri’de geçirdiği 100’üncü gününde kaleme aldığı mektupta, ailesinden, Beyoğlu’ndaki komşularından ve sürdürdüğü sosyal belediyecilik çalışmalarından uzak kalmanın yarattığı hüznü anlattı. Mektubuna, sevdiklerinden koparılışının üzerinden 100 gün geçtiğini hatırlatarak başlayan Güney, ailesine ve yakınlarına duyduğu özlemini “100 gün oldu evlatlarımdan, yarimden, anamdan, babamdan ayrı düşeli. Oysa biz ‘birbirimizin her şeyi’ olan bir aileyiz, ayrı günümüz geçmezdi” sözleriyle dile getirdi.
Güney, yalnızca ailesinden değil, Beyoğlu’ndaki yurttaşlarla kurduğu gündelik temas ve dayanışma ortamından da uzak kaldığını vurguladı.
“Emekliden öğrenciye, çocuktan can dostlara kadar uzak kaldım”
Güney, mektubunda belediye başkanlığı döneminde öncelik verdiği sosyal projeleri tek tek anımsatarak, 100 gündür bu çalışmaların içinde olamadığının altını çizdi. Emeklilerle bir araya geldiği buluşmaları hatırlatarak “100 gün oldu, emekli evinde emeklilerimizle sohbet edip dertlerine derman olamıyorum; oysa dışarıdayken her fırsatta yanında olurdum” diyen Güney, çocuklara yönelik projelerden uzak kalışını da şöyle anlattı:
“100 gün oldu, beslenme saati sayesinde sağlıklı beslenmesine destek verdiğimiz, okullara yerleştirdiğimiz su sebillerinden kana kana suyunu içen, okul bahçesinde beni gördüklerinde etrafımda sevgi yumağı olan çocuklarımızın neşesine ortak olamıyorum. 100 gün oldu, tam zamanlı ve üç öğün yemekli hale getirdiğimiz kreşlerimizdeki çocuklarımız ve velilerimizin gülen yüzlerini göremiyorum.”
Güney, ücretsiz ring seferlerinden sosyal marketlere, öğrenciler için kurulan dayanışma sofralarından sokak hayvanlarının tedavisine kadar birçok hizmeti de tek tek sayarak, 100 gündür bu çalışmaların içinde olamadığını vurguladı. Güney, şunları ifade etti:
“100 gün oldu, ücretsiz ring seferlerini kullanan komşularımla arkadaşlık edemiyor, yolculuklarına eşlik edemiyor, dertleşemiyorum. 100 gün oldu, sosyal marketlerimizden alışveriş yapan komşularımla karşılaşamıyor; ‘Bir isteğiniz var mı?’ diye soramıyorum. 100 gün oldu, zorlu ekonomik kriz içinde bir yandan üniversite okurken bir yandan da geçim derdinin yükünü omuzlarında taşıyan gençlerimizle Öğrenci’YE dayanışmasıyla yemek yiyemiyorum. 100 gün oldu, veterinerlikte tedavi gören, Vetbüs’lerle yardımına koştuğumuz Allah’ın dilsiz kulları olan can dostlarımızı ziyaret edemiyor, onların başını okşayamıyorum.”
LGS ve YKS kurslarındaki öğrencilerle kurduğu ilişkiyi de anlatan Güney, çocukların taleplerini ve birlikte yaptıkları etkinlikleri aktararak, “100 gün oldu, LGS ve YKS kurslarında eğitim gören, sınavlara hazırlanan geleceğin doktorları, mühendisleri, mimarları, başkanları olacak çocuklarımızı sınıflarında ziyaret etmeyeli… Yanlarına gittiğimde bana ‘Anıtkabir’i görmek istiyoruz’ derlerdi, kırmazdım. Sınav stresleri olduğunda, tekne gezisi, eğlence merkezi gibi nefes aldıran imkânlar seferber ederdim” ifadelerini kullandı.
“Taziyelere gidemiyorum, emekçi kardeşlerimle çay içemiyorum”
Güney, Beyoğlu’ndaki taziye evleri ve belediye emekçileriyle kurduğu bağı da anımsatarak şunları yazdı:
“100 gün oldu, taziye evlerimizde komşularımın acılarına ortak olamıyor, dualarına katılamıyor, gözyaşlarını silemiyorum. Hiçbir iş, hiçbir gerekçe acil komşularının yanında olmana engel olamazdı oysa… 100 gün oldu, Beyoğlu’nun sokaklarını tertemiz hale getirmek için canla başla çalışan emekçi kardeşlerime selam vermeyeli. Emekçi Evinde çay eşliğinde yorgunluğumuzu paylaşmayı, başkan olarak değil emekli bir belediye emekçisinin oğlu olarak dertleşmeyeli…”
“100 gündür teklikle sınanıyoruz hücrede”
Silivri’deki koşullarını “teklikle sınanmak” ifadesiyle anlatan Güney, mektubunda hücrede geçen günlerine değinerek, “100 gündür teklikle sınanıyoruz hücrede. Yüz gündür bir çay sohbeti edilecek dosta hasretiz. Soğuk betonlardan, demir kapılardan, yuvamızın sıcaklığına hasretiz” dedi. Bu süreçte düşünmekten ve okumaktan geri durmadığını vurgulayan Güney, “100 gündür düşünmekten, okumaktan bir an olsun geri durmuyoruz. Onlarca kitap, yüzlerce köşe yazısı ve makale okudum memlekete dair. Her kitap alıp götürüyor beni Silivri zindanından…” ifadeleriyle edebiyatla kurduğu ilişkiyi de aktardı.
Okuduğu yazarları tek tek sayan Güney, Ahmet Ümit’le Beyoğlu sokaklarında dolaştığını, Ahmet Turgut’la Kerbela çölüne gittiğini, Zülfü Livaneli ile hücrede işkence gören karakterlerin yol arkadaşı olduğunu, Umur Talu ile Beyoğlu’nun hanlarını ve pasajlarını gezdiğini, Faruk Eren ile Hasköy’ün geçmiş devrimci mücadelesine yolculuk ettiğini, Yaşar Kemal’in “İnce Memed”iyle Toroslar’da ağalara karşı köylünün yanında durduğunu anlattı. “Halka hizmet en büyük ibadet; bundan alıkoydular” dedi.
Mektubunda, kendisini en çok yakan noktanın, halka hizmetten alıkonulması olduğunu vurgulayan Güney, “100 gün dostlarım, Silivri zindanında tutsağız, göğün mavisine, ağacın yeşiline, dostun sohbetine hasretiz. 100 gündür bizi evlat kokusundan, yarın elini tutmaktan, ana babamızın elini öpüp hayır duasını almaktan, komşularımızın selamından ve Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin dediği gibi en büyük ibadet olan halka hizmetten alıkoydular. Yüreğimizde halk sevgisi, hizmet aşkı ve bitmeyen enerjimizle; en verimli olacağımız zamanda, haksız ve hukuksuz şekilde tutsağız burada” dedi.
“Her karanlığın ardından güneş doğacak”
Mektubunun sonunda umudunu ve direncini vurgulayan Güney, şunları ifade etti:
“Ama her karanlığın ardından nasıl güneş doğuyorsa; bu esaretin ve zulmün ardından da anamızın ak sütü kadar helal olan hürriyet ve mutluluk günleri gelecek. Mutlaka gelecek. Ve biz, aynı umutlarda ve aynı mücadele alanında yeniden buluşacağız…”
Güney, ustası olarak andığı Nazım Hikmet’in, “En güzel günlerimizi henüz yaşamadıklarımız” sözünü hatırlatarak mektubunu, “İşte tam olarak öyle… O günlere olan sarsılmaz inancımla…” ifadeleriyle bitirdi. Mektubun altında, “İnan Güney / Silivri Zindan / B3-26 / #Bu da Geçer Yahu…” notu yer aldı.
Kaynak: ANKA