Physical Address
Indirizzo: Via Mario Greco 60, Buttigliera Alta, 10090, Torino, Italy
Physical Address
Indirizzo: Via Mario Greco 60, Buttigliera Alta, 10090, Torino, Italy

(ANKARA) – Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Türkiye’de basına yönelik siyasi baskılar, uzun tutuklu yargılamalar, keyfi yaptırımlar ve erişim kısıtlamalarının arttığına, düzenleyici kurumların bağımsızlığının aşındığına, gazetecilere yönelik hukuki süreçler, gözaltılar ve saldırıların yaygınlaştığına dikkati çekti. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, “Türkiye’de hukuk devletinden biz bir şeyler bekliyoruz fakat gazetecilik hakların hayata geçirilmesi bakımından bizi hedef alan şey zaten sürecin başında yaşanıyor. Çünkü hiç kimsenin adalet üzerinden bir süreç işlettiği yok” diye konuştu.
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) öncülüğünde Ankara’da düzenlenen 7. Uluslararası Basın Özgürlüğü Misyonu’na Uluslararası Af Örgütü, ARTICLE 19, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Observatorio Balkani Caucaso Transeuropa (OBCT), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) ve Güneydoğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO) katıldı. IPI Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin Basın Evi’nde uluslararası basın misyonu ziyaretinin ardından basın açıklaması düzenledi. IPI adına açıklamayı Türkiye Program Koordinatörü Emre İlkan Saklıca yaptı.
Saklıca, heyetin ziyaret ettiği kurumlar arasında Anayasa Mahkemesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, CHP, DEM Parti ve bağımsız milletvekilleriyle Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve yabancı diplomatik temsilcilerin yer aldığını bildirdi.
“Toplumsal olayları belgeleyen gazeteciler ev baskınlarıyla gözaltına alındı”
Öte yandan heyetin İletişim Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve diğer bakanlıklar da dahil çeşitli devlet kurumlarının yanı sıra AK Parti ve MHP temsilcilerine gönderilen resmi görüşme taleplerine ya yanıt alamadığı ya da görüşme taleplerinin reddedildiğini belirten Saklıca, basın açıklamasında şunları kaydetti:
“Yapılan görüşmelerde Kasım 2024’teki son misyondan bu yana Türkiye’de basın özgürlüğünü daha da zayıflatan çeşitli meseleler gündeme alındı. Heyet 2025’te basına yönelik siyasi baskıların, yargı eliyle uygulanan yıldırma politikalarının ve sansürün artışına dikkat çekti. 19 Mart 2025’ten bu yana yaşanan gelişmelerde muhalefet belediye başkanlarının ve yetkililerinin tutuklandığı siyasi saikli olmakla eleştirilen sansasyonel davalar geniş çaplı protestolara yol açtı. Yetkililer bu protestolara kitlesel gözaltılar ve haber kısıtlamalarıyla karşılık verdi. Toplumsal olayları belgeleyen gazeteciler sabah ev baskınlarıyla gözaltına alındı, fiziksel saldırıya uğradı. Eski RTÜK Başkanı’nın protestoları haberleştirirken siyasi tarafsızlıktan sapmaları halinde en ağır yaptırımların, hatta lisans iptallerinin uygulanacağı yönündeki uyarısı da dikkati çekiciydi. Heyet, eleştiren medya kuruluşlarına ve gazetecilere yönelik kaygı verici cezaları da gündeme getirdi. Gazeteciler gözdağı, tehdit ve fiziksel saldırılara maruz kalmaya devam ederken açılan davalar da yaygınlığını koruyor. Gazeteci Furkan Karabay ve Fatih Altaylı örneklerindeki gibi uzun süre tutuklu yargılama ve siyasi saikle ilerleyen cezai süreçler korku ve otosansür ortamını pekiştiriyor. Düzenleyici kurumlar da yetkilerini kötüye kullanarak muhalif sesleri susturmaya devam ediyor. Bağımsızlığı ciddi ölçüde aşınmış, özerkliğini yeniden tesis etmek için kapsamlı reformlara ihtiyaç duyan RTÜK’ün eleştirel televizyon kanallarına uyguladığı ağır para cezaları, yayın yasakları ve ekran karartmaları kamuoyunu bağımsız seslere erişmekten mahrum bırakıyor. Basın İlan Kurumu’nun kamu ilanlarının dağıtımındaki kısıtlayıcı kriterleri yerel ve bağımsız medya kuruluşlarının ayakta kalma mücadelesini zorlaştırıyor.
“Devam eden barış müzakereleri kapsamlı reformlar konusunda yol almak için fırsat sunuyor”
Anayasa Mahkemesi BİK’in bazı yetkilerini iptal etmiş olsa da ekonomik baskı bir kontrol aracı olarak varlığını sürdürüyor. Heyet ayrıca toplumsal öneme sahip olaylar esnasında sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamalarına erişimin kısıtlanmasının ve bağımsız gazeteciliğe yönelik müdahaleleri meşrulaştırmak için yeniden dolaşıma sokulan etki ajanlığı söylemlerinin endişe verici biçimde arttığını vurguladı. Yetkililer yargı eliyle gazetecileri yıldırma politikalarının önüne geçip Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğüne ilişkin olumlu kararlarını uygulamalı ve adil yargılanma hakkını güvence altına almalı. Düzenleyici kuruluşları keyfi yaptırımları sonlandırmaya ve basın denetim organlarının bağımsız ve şeffaf bir şekilde faaliyet göstermesini sağlamaya davet ediyoruz. 2025’teki gelişmeler Türkiye’yi bu standartlardan daha da uzaklaştırdı. Fakat hali hazırda devam eden barış müzakereleri gazetecilerin haklarını güçlendirmenin, çoğulculuğu güvence altına almanın ve temel özgürlüklere riayeti yeniden tesis etmenin önünü açacak kapsamlı reformlar konusunda yol almak için fırsatlar sunuyor. Misyon heyeti olarak yetkilileri Türkiye’nin mevcut gidişatını tersine çevirerek basın ve ifade özgürlüğünü korumak için ulusal ve uluslararası taraflarla işbirliği yapmaya çağırıyoruz.”
Özturan: “Türkiye’de 253 gazeteci ve medya çalışanı ihlallerle karşılaştı”
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezinden (ECPMF) Gürkan Özturan da Türkiye’de geçen 12 ayda 105 vakada 253 gazeteci ve medya çalışanının basın özgürlüğü ihlalleri ile karşılaştığını ifade etti.
Bu vakaların yüzde 77,1’inin hukuki vakalar olduğuna dikkati çeken Özturan, “Önceki yıllarda da Türkiye, daima hukuki vakaların yüksek olduğu ülke olarak öne çıkıyordu. Diğer ülkelerle kıyaslandığında oldukça yüksekti. Bu yıl ise her dört vakadan üçünden fazlası hukuki vakalar olarak göze çarpıyor. Bunu tüm vakalarla kıyasladığımız zaman 63 tanesi, yani vakaların yüzde 60’ı gazetecilerin ya da medya çalışanlarının gözaltına alınması, tutuklanması veya hapsedilmesi şeklinde görülüyor” diye konuştu.
Önderoğlu: “Hiç kimsenin adalet üzerinden bir süreç işlettiği yok”
RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ise 2025’in ilerlemiş otoriter araçlarla etkili seslerin hedef alındığı bir yıl olduğunu belirterek, “Türkiye’de hukuk devletinden biz bir şeyler bekliyoruz fakat gazetecilik hakların hayata geçirilmesi bakımından bizi hedef alan şey zaten sürecin başında yaşanıyor. Bir sabah vakti operasyonla gözaltına alınmak, hırpalanmak, kamuoyu karşısında itibarsız hale getirilmeye çalışılmak, birkaç hafta ya da birkaç ay tutuklu kalmak…” dedi.
Yargılanma, adalet bekleme, yargılamanın sonuçlanması süreçlerinin artık çok detaya döndüğünü söyleyen Önderoğlu, şunları kaydetti:
“Çünkü hiç kimsenin adalet üzerinden bir süreç işlettiği yok. Zaten Türkiye’de onca gazetecinin yargılanmasına rağmen gazetecilere dönük davalarda kararın bir türlü çıkmamasının iki sebebi var. Bazen mahkemelerin o davayı yürütme konusunda gönülsüz olabildiği görünebildiği gibi, diğer taraftan yine hukukçu arkadaşlarımızın büyük, katkılarını selamlamamız gereken bir süreç sayesinde aslında adaletsizliği kabul etmememizden dolayı kararların bir türlü nihayete ermemesi durumu var.”
Kaynak: ANKA